15 Temmuz 2015 Çarşamba

Lezgîn'in Kitaplığı ve Bileklik

Dünya bir aldatmacadan ibarettir. Bu sözü ben uydurdum. Onur Ünlü gibi bu sözü tırnak içinde verip Euripides yazsaydım daha etkili olabilirdi. Birileri çıkıp buna benzer cümlelerin aslında kutsal kitaplarda yazdığını iddia edebilir. Bu da kabul edilebilir bir şeydir.
Neyse konumuz bu değil. Bir şeyleri aşıyorum. Bir şeyler derken bunun içinde kapri giyip mevlide gitmek de var. Kulağımı deldirip küpe takmayı arefeye bıraktım.
Küpe demişken bilekliksiz eksik olurdu. Umarım beğenmişsinizdir. Ben çok beğendim. Hikâyesi de var; zamanın birinde Afrika'nın balta girmemiş ormanlarına beyaz adam gelir. Yerliler bu gelen yabancıların onlardan ne istediğini anlamaz. Beyaz adam önce silah zoruyla yaşadıkları ormanı kontrol altına almaya başlar. Ağaçları keser, hayvanları kafeslere koyar, insanlara işkence eder. Bunu o kadar gaddarca yapar ki, gün gelir koca ormanda ağaçlar ve hayvanlar tükenme seviyesine gelir. Bundan bıkan yerliler isyan eder, birkaç ay süren bir mücadele sonunda da beyaz adamı ormanlarından kovarlar. Bileklikteki ağaç o ormanı temsil eder. Kesk û Sor û Zer yeşili, güneşi ve toprağı temsil eder. Hemen yanındaki kahverengi şerit de birlikte hareket etmenin gücünü temsil ediyor.
Şimdi gözlerinizi fotoğrafın sol üstündeki, ‪#‎Poe‬'nun iki solunda, ‪#‎Dublinliler‬ kitabına çevirin. ‪#‎JamesJoyce‬ İrlanda'nın İngiltere'ye karşı bağımsızlık savaşı verdiği tarihten 7 yıl önce bu kitabı yazdı. Bendeki bu baskısı ‪#‎MuratBelge‬'nin birçok kişi tarafından eleştirilen ‪#‎İletişimYayınları‬ baskısı değil butik bir yayınevi olan ‪#‎PaltoYayınları‬'nın Mustafa Bal tarafından çevrilmiş özel ve numaralı baskısından bir tane. Yerlilerin beyaz adamın tahakkümüne girmeden önceki rutin hayatlarını anlatıyor. Onun hemen altında geçen aylarda Dublin'e giden kuzenimin getirdiği İngilizce baskısı var. Joyce hayranlığım bununla sınırlı değil elbette. Kadraja girmeyen sol kısımda Ulysses'in Norgunk baskısı duruyor. YKY'nin ‪#‎TaşkentKlasikleri‬ baskısı da cabası. Neyse bu kadar caka yeter.
Yan tarafta ‪#‎VarlıkYayınları‬'nın özel baskı ‪#‎Mallarme‬ şiirleri var. Hemen yanda ‪#‎İthaki‬'nin güzel ciltli ‪#‎EdgarAllanPoe‬ toplu öyküleri. (Yeni bir baskıyı İletişim Yayınları iki cilt halinde yaptı bu arada) En sağda ise ‪#‎FranzKafka‬'nın Almanca baskı kitapları var, arka arkaya. En önde ‪#‎DerProzeß‬ var, yani ‪#‎Dava‬. Yani Joseph K. Yani Zeynep K. Gelelim elimin altındaki kitaplara. Bunların hiçbirinin tesadüf olmadığını anlamış olmalısınız değil mi? Bunu yazmamın da.
Elimin altında çok güzel kitaplar var. ‪#‎Avesta‬ ve ‪#‎Ronahî‬ yayınları Kürdçe yayıncılığa katkıları büyük olan iki yayınevi. Avesta her alanda eser basarken, Ronahî daha çok edebiyat eserleri basıyor. Ünlü Soran şair Şerko Bêkes ve İranlı şair Füruğ Ferruhzad'ın şiirlerini Kurmancî'ye çevirerek çok güzel iş yapmışlar. Avesta ise Hem Kurdistan Tarihi gibi Rus Kurdologların birbirinden değerli makalelerini derleyip basmak hem de ‪#‎Kurdistan‬ Bayrağının Altında'yla ‪#‎Barzanî‬'lerin büyük lideri Mele Mistefa'nın hayatını ve mücadelesini anlatan kitapla iyi iş yapmaya devam ediyor. En alttaki derleme seçkiye ise hayran kalmamak mümkün değil.
Yazının sonuna gelirken Sağ dipte ‪#‎GeorgeOrwell‬ yazısını görmüşsünüzdür. O ‪#‎CanYayınları‬ sponsorluğunda çıkan aylık ‪#‎Socrates‬ spor dergisinin arka kapağı. Şu küçük amblemi ise bilmeyen yoktur: ‪#‎KüçükPrens‬. Bugünlerde yeniden gezegenliği kabul edilen (haklı bir mücadelenin sonunda) ‪#‎Pluto‬ gezegenine yeniden hoşgeldin diyoruz. Ve bayrama ve şekere ve köyde kalmış çocukluk günlerine. Hoşgeldin ‪#‎B612‬ :)