22 Ekim 2015 Perşembe

Birkaç Kitap Üzerine Kısa Kısa Yazılar

Gece Yarısı Çocukları 

Kaç zamandır bu kitabı arayıp duruyordum. Selman Ruşdi'yi hiç okumadım. Çok istedim ama kısmet olmadı. Ben kitapların bir kaderi olduğuna inanırım. Her anlamda bu böyledir. Basılması, bulunması, okunması...

Bu kitabın ismini ilk bundan yaklaşık bi sene önce iş arkadaşım, iyi edebiyatçı olduğunu düşündüğüm Masum önerdi. Sonra ben bunun peşine düştüm. İlk olarak, yine bugünkü gibi yağmurlu bir günde, gece vakti İstiklâl'de yürürken yolda karşılaştığım ve daha sonra Maltepe Belediyesi'nde çalıştığını öğrendiğim, sarhoş Kürd bir abinin elinde gördüm. Çok enteresan değil mi? Yolda yürürken muhabbet etmeye koyulduk, edebiyat üzerine tabi ki. Bu kitabı aradığımı söyledim, bana hediye edeceği umuduyla tünelden Galatasaray'a kadar konuştum, hatta telefonunu da verdi, sonrasını hatırlamıyorum. Sarhoş olan oydu ama. Olmadı, alamadım.

Aradan epey zaman geçti, mevsimler filan değişti. Ben hâlâ o kitabı aramaya devam ediyordum, ta ki bu akşama kadar. Akşam yine işsiz olduğumdan mezata gittim. Kitap çıktı, pek kimse ilgi göstermedi. Ben heyecanla elimi kaldırdım. Biri elini kaldıracaktı ki, Hüseyin Abi o senin işine yaramaz dedi. Sanırım Ruşdi'nin din karşıtı bir duruşunun oluşu ve Fatih tabi ki. Neyse ben kitabıma kavuştum, kısa günün kârı. Teşekkürler Fatih, teşekkürler Allah.

Şanzelize Düğün Salonu

Tarık Abi uzun bir süredir sessizdi, hep kısa kısa hikâyeler yazıyordu. Sinema ile daha çok ilgileniyordu. Bizim aramız Yordam'da çıkan çok sert bir İtibar dergisi eleştirisi yüzünden (eleştiriyi paylaşmam sebebiyle) bozuktu. Sadece birkaç defa Musab onun ve Mahmut Fazıl Coşkun'un yanında çalışırken görüşüp konuşuyorduk. Yine aradan uzun bir zaman geçmişken ve ben mahalle değiştirmişken ama yine de Üsküdar'dan kopamıyorken, sahaf festivalinde karşılaştık. Selamlaştık, hâl hatır sorduk. Yeni kitabının çıktığını görmüştüm ama henüz kitabı alamamıştım, meğer daha yeni matbaadan gelmiş. Bugün gündüz Cağaloğlu'na gitmişken Profil Yayınları'na da uğradım, kitabı aldım. Henüz okuyamadım. Kitap nedense bana Balat'ı anımsattı, Tarık Abinin Müslüm Gürses yazısında mıydı, Kafa Dengi'nin bir bölümünde miydi, orda mı doğmuştu, Siirt'li miydi, onlar Haydar'da oturmuyor muydu? Neyse bi imza alırım, "Lezgîn ev çi hal e?" yazısıyla beraber, dimi Tarık Abê?

Kaçırdıklarımız

Metis Yayınları psikolojik kişisel gelişim olarak adlandırılan terapi kitaplarına yeni bir kitap daha ekledi. İçeriği ilgimi çekmişti. Kitabı alıp eve koymuştum, okumak üzere. Sonra Cennet Tuba gelip de onu alınca okuyamadım. Benim elimde olmalıydı diye bugün yine yeni bir tane aldım. Üstte duran güzel kaleme ihtiyacım olabilir, evet bazı kitapların altı çizilebilir.




Binbir Gece Masalları

Yine çok aradığım ama bulamadığım kitaplardan biri. Tabi bunu aramıyordum. Yapı Kredi Yayınları'nın iki cilt halinde bastığı delta serisini arıyorum, buldum ama pahalı geldi. 100 lira. Yenisi daha pahalıdır. Bugün yine mezatta beklerken, bu çıktı karşıma. Doğan Çocuk Yayınları eski ama bir o kadar kaliteli yayınlar basmış zamanında, bu nüshası seçkilerden oluşuyor. Çevirisini Halit Fahri Ozansoy yapmış. Diğer ciltleri kimbilir nerdedir?

Adem'in Kekliği ve Chopin

İletişim Yayınları yazar transfer etmeyi çok iyi biliyor. Bu konuda Beşiktaş gibidir. Kenarda, köşede kalmış değilse bile kendi mahallesinin dışında pek bilinmeyen yazarları alıp ulusallaştırabiliyor. Bu konuda kendi editörleri dahil yanlarında parasız çalıştırdıkları stajyer editörlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Gerçekten de T*rkiye gibi okur-yazar kıtlığı yaşanan bir çölde vaha işlevi görüyorlar, tebrik ediyorum. Efendim Mustafa Çiftçi Orta Anadolu olarak bilinen Konya, Yozgat, Nevşehir, Kırşehir gibi vasat illerden birinde Yozgat'ta yaşar, Mahalle Mektebi, Dergah gibi dergilere hikâye yazar, yollar. Dergi editörleri de bozkırın ortasından gelen bu sesleri duymazlıktan gelmez, dergilerinde basarlar. Semerelerini de alırlar. Ülke Kitap ilk olarak 2012 Haziran'ında basmış bu kitabı, ben ilk olarak Bozkırda Altmışaltı'yı okuyup beğenmiştim, bu kitaba ismini veren hikâyeyi okuyup bıraktım. Tavsiye ederim, bir Ethem Baran etmez ama hikâyeler iyidir.

Puslu Kıtalar Atlası

Bir efsane. Efsane olmaya geliyor. 6 Kasım'da. 20. yıla özel baskısıyla. Okumayanla arkadaşlığımızı tekrardan düşündüğüm bir kitap, en iyi listemin ilk on'unda var. Okuduğumda kendimi bizzat romanın içinde hissettiğim bir kitap, İhsan Oktay Anar bu işi gerçekten layıkıyla yapıyor, şapka çıkarıyorum. Bu baskısı 2002 yılına ait, ilk kapağı bu şekildeymiş. Arkadaki İlban Ertem'in çizgili hali, yetmez sinemaya uyarlanmasını da istiyorum. Puslu Kıtalar Atlası diyorum ve susuyorum.

Kırmızı Pazartesi

Gabo baba. Rahmetlinin ilk başladığım kitabıdır, çok sevdim bununla onu. İsmi o kadar hoşuma gitmiştir ki eğer yeterli Kürtçe'm olsaydı çevirirdim. Duşemba Sor. Üstteki baykuşlu bozuk para çantası yine mezattan kalan bir efemera. İçinde demir euro var. Bir ara onlarla İstiklâl'e giderken Beyoğlu çikolatası alırız. Yeni kapakları geçmeleri iyi olmuş dedirten kapaklarıyla Can Yayınları okurken iyi gider, yanında da Mandabatmaz kahvesi, hımm. Misss :))