bugün beni evden aradılar, 3g ile. turkcell köyümüze görüntülü konuşma sağlayan hizmeti götürmüş, artık rûberû görüşebiliyoruz. kızkardeşimle konuştum, sonra annemle. özlemişim. kızkardeşim havaların çok güzel olduğunu söyledi, yarın da öyle olursa çok iyi olurmuş. çünkü yarın kara çarşamba.
2001'deki kriz umurumuzda değil tabii ki, bizimki yüzyıllardır devam edegelen bir gelenek. miladi olmayan takvime göre (bu aynı zamanda hükümetin takvimi sayılıyor çünkü) şubatın son haftası veya martın ilk haftası baharın gelişini müjdelemek için (newroz dışında) kırlara evde yapılmış yemeklerle çoluk çocukla birlikte gidilir. bir güzel eğlenilir. çeşitli otlar yolunup yenir. (misal zîçirk) akşama doğru da eve dönülür. o günün isminin kara olması uğursuz sayılmasıyla alakalıdır. çünkü evde kalınırsa kötü şeyler olacağına inanılır. o kadar ki bazı yörelerde bi hafta boyunca eve gidilmez, banyo yapılmaz filan.
bizimkiler o güne keyif günü muamelesi yaparlar. giderler, gezerler, tozarlar sonra da eve dönerler. yahudilerin cumartesi'sine benzetmek istedim ama farklı bu. neyse öyle işte.
bununla ilgili bi şeyler ararken cemal süreya'nın aşağıdaki şiirine denk geldi. kara çarşamba'dan bahsetmesi ilginç, şiiri daha da ilginç kılan ise kelimelerin manidar olması. bu da bende kalsın sayın okuyucu.
tabii atlayamayacağım bir şey daha var; geçen gün cihat duman'ın dile getirdiği süreya'nın şiirlerindeki eril'lik. yıldız (*) ile işaretlediğim iki kelime de bunun bariz örnekleri. diğerlerini de siz bulun.
mevzubahis şiir:
biliyorum sana giden yollar kapalı
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan* nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam* olmam bu derde düşeli
şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi…
alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder